Irak’ın Ekim Devrimi sürüyor
Kapitalizm kökten bir krizle karşı karşıya; emekçi kitleler artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Birçok ülkede sınır, mezhep, dil fark etmeksizin kitleler kapitalist ekonomik sistemin yol açtığı sorunlarla sokakta yüzleşiyor. Irak da bu ülkelerden biri. ABD ve IŞİD işgali ile düzenin sorunlarını daha da fazla hisseden Iraklı emekçiler geçtiğimiz seneden bu yana kararlı bir mücadele sürdürüyorlar. 1 Ekim 2019’da hükümetin yozlaşmışlığını, işsizliği ve yetersiz kamu hizmetlerini protesto etmek amacıyla başlayan eylemler geçen sene başbakan Abdul-Mahdi’nin istifası ile çeşitli mevziler kazanmıştı.
Temel olarak kamu hizmetlerinin yetersizliği ve işsizliğe karşı başlayan eylemler bugün ABD işgali sonrası kurulmuş siyasi düzenin topyekûn değişimini istemekte. Hükümet istifaları ve yeni atamalar kitle hareketinin önünü alamamakta çünkü emekçiler içten içe yozlaşmış bürokratların aslında tümüyle yozlaşmış düzenin yalnızca kişisel temsilcileri olduklarını biliyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda Irak’ın güneyindeki seferberliklere önderlik eden Tahseen Usame el-Hafaci adlı bir genç, kimliği belirsiz paramiliter çeteler tarafından katledilmişti. Katillerin bulunması için iki gün süre veren eylemciler, yetkililerin adım atmaması üzerine geçtiğimiz günlerde Basra valisinin evinin önünde gösteriler düzenlediler. Şii önder Mukteda El-Sadr’ın 2020’nin başında “eylemlerin yanlış yola saptığını” ve temizlenmesi gerektiğini söylemesi, çoğunlukla Şii halk tarafından doldurulan meydanların mezhepsel bir çatışma üzerine olmadığını ortaya çıkardı. Diğer yandan, Bağdat’ın Tahrir Meydanı’nı dolduran eylemler aynı zamanda 6 Haziran 2021’de yapılması tasarlanan erken seçimler için siyasi yapılar oluşturmaya da çalışıyor. Bu noktada önemli olan, bu yapıların isyanın çıkmasına vesile olan sorunlarla yüzleşmeyi gerçekten programına alıp alamayacağı. Irak’ta bürokratik yozlaşmışlıktan işsizliğe kadar her sorun bir işçi-emekçi hükümetinin gerekliliğine işaret ediyor. Kitlelerin denetimi, seçilenlerin her an geri çağrılabilmesi, parası ve toprağı olanların değil emekçilerin girebildiği bir meclis olmaksızın; planlı bir ekonomi, devlet yatırımları ve dış ticarette devlet tekeli olmaksızın ne yozlaşmışlığın önüne geçilebilir ne de işsizlik giderilebilir. 2008’den bu yana yaşanan tarih bunu defalarca kanıtlamış durumda.
Öte yandan, İran’ın karşıdevrimci rejimi de Ortadoğu’da yükselen seferberlik dalgasından nasibini alıyor. Akaryakıt zamlarının patlama noktasını oluşturduğu, aralıklarla süren eylemler şu an belediye çalışanları ve şeker işçileri başta olmak üzere çeşitli sektörlerin katıldığı grevlere ve eylemliliklere dönüşmüş durumda. Irak gibi İran’da da mevcut rejimin tasfiyesi kitle hareketinin gündeminde.
Yorumlar kapalıdır.