Çeteler, mafyalar tasfiye mi ediliyor?

İçişleri Bakanlığının çetelere yönelik operasyonları sürüyor. Süleyman Soylu’ya yakın olduğu iddiasıyla gündeme gelen suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’ın tutuklanması ile başlayan süreç (ki bu kişinin Soylu’nun talimatı ile 15 Temmuz’da silahlı adamlarını toplayıp Ankara TRT Genel Müdürlüğü’ne gittiği biliniyor) farklı suç örgütlerinden uyuşturucu baronlarına, yargı ve emniyetten kara para aklayan pek çok sosyal medya fenomenine kadar uzandı.

Bu operasyonlar bürokrasideki tasfiye ve kadro değişimiyle birlikte yürütülüyor. Ve her operasyonda Soylu’nun çetelerle bağlantısına dair haberler ortaya çıkıyor. Son olaraksa “Sarallar” isimli organize suç örgütünün çökertildiği duyuruldu. Hakkında 2017’de hazırlanan bir iddianamede 35-40 bin sempatizanı olduğu belirtilen örgütün 1990’lı yıllardan bu yana sayısız suça karıştığı biliniyor. Benzer şekilde bu tip suç örgütlerinin yargı, emniyet ve siyaset bağlantıları da ayyuka çıktı. Bilindiği üzere MİT’in yargıdaki çürümeyi anlatan bir rapor hazırladığı ve raporda 5-6 yıldır büyük kentlerdeki adliyelerde yaşanan skandal kararlar, işlemler ve uygulamaların yer alması çürümenin devlet nezdinde ele alındığını gösteriyor.

Son 20 senede devlet-mafya-yargı mekaniğinin nasıl bu denli büyüdüğü, asıl sorulması gereken soru.

Devletin mafyaya ihtiyaç duyması, yani güvenlik bürokrasisi ile bu çetelerin ilişkisi Türkiye rejiminin her zaman bir parçası olageldi. 90’lar ve Susurluk skandalı bu sürecin zirvesiydi, ancak o dönemle kristalleşen “Aydınlık Türkiye” söylemi hiçbir zaman gerçekliğe kavuşmadı. Zira rejimlerin kırılganlığının arttığı, baskıya, zora ihtiyaç duyduğu dönemlerde mafya ilişkileri de çok daha girift hale gelmekte; yani rejimin bekası için bu çürümüş yapı ayakta tutulmakta. Ancak elbette bu operasyonların neden şu an hızlandığı bir diğer soru. Durum, Yerlikaya’nın “iyi biri” olması veya “devletin temiz düzen yaratmak istemesi” ile şüphesiz açıklanamaz. Kaldı ki Soylu döneminde İstanbul Valisi olan Yerlikaya’nın bugün “Cumartesi Annelerine, 25 Kasım yürüyüşüne izin veriyorum” algısı yaratması yanıltıcı olmamalı. Kendisinin valilik dönemi bu eylemlerin sopadan geçirildiği bir dönem olmuştu.

Bilindiği üzere, geçtiğimiz dönemde Orta Vadeli Program açıklandı. Mehmet Şimşek ile başlayan dönem ile 2018’den beri uygulanan ekonomik model değiştirilmeye çalışılıyor. Çünkü Türkiye ekonomisi kelimenin gerçek anlamı ile batık hale getirildi. Bu yeni ekonomik model şu an dış kaynağa çok fazla ihtiyaç duymakta ve Türkiye’nin dünya kapitalizmi ile daha entegre hareket etmesini gerektiriyor. Yabancı yatırımcı, özel mülkiyetinin güvenliğini garanti altına almak ister; derdi demokrasi veya antidemokratik uygulamalar değil özel mülkiyet garantisidir…

İnsanın aklının almadığı bu çürüme, AKP iktidarının inşa ettiği 21 yıllık serüvenin bilançosu. Bu suç düzeninin temizlenmesi, adaletin ve özgürlüklerin sağlanması yalnızca bu rejimden kopuş ile mümkün.

Yorumlar kapalıdır.