1 Nisan ve sonrası
Seçim sonuçları ne olursa olsun sonraki süreç ekonomik olarak çok daha zor geçecek. Acı reçete hazır. Yavaş yavaş Şimşek önderliğinde uygulanmaya başlansa da 1 Nisan ve sonrası için tüm reçete uygulanacak. Bu durumu uzun süredir vurguluyoruz. Bu saldırıların seçimsiz geçecek 4 yıl içinde uygulanması bir yana, emperyalizmle karşılıklı tavizler neticesinde “iyi ilişkiler” dönemi içinde ve onların da desteğiyle uygulanacak olması üzerine eğilmemiz gereken bir konu. Bu durum IMF’siz IMF programından IMF’li IMF programına geçiş için uygun koşulları yaratacak.
İsrail konusunda suskunluk, Mısır ile görüşme, İsveç’e NATO için TBMM onayı, ABD ile F-16 uçaklarının modernizasyonu için milyarlarca dolarlık anlaşma… Tüm bunlar sadece bir iki ay içinde gerçekleşti. Seçim sonrasında dış borç yükü askeri anlaşmalarla daha çok artacak. Her şey bir yana, 2024’te ödenecek ve çevrilecek dış borcun 227 milyar dolar olacağını belirtelim.
Daha önce yazdığımız bir yazıda şöyle demiştik: “Türkiye 2001 krizi ve ardından gelen Kemal Derviş politikalarına kadar kamu borçlanması ve bütçe açıklarıyla büyüyen bir ülke idi. Kemal Derviş’in uyguladığı IMF programıyla kamu yerine özel sektör ve hane halkı borç stoklarını artıran ve bütçe açığı yerine cari açıkla büyüyebilen bir ülke haline geldi.” Türkiye’nin emperyalizme bağımlılığının bir neticesi olarak borç ve büyüme ilişkisi iç içe geçmiş durumda. En önemli taleplerimizden birisi olan “dış borç ödemeleri durdurulsun!” talebini emperyalizmden kopuş hedefiyle her daim belirtmeye devam edeceğiz. Şirketler kâr rekorları açıklarken, dış borcun yükü hane halkı borcu olarak işçi ve emekçilerin sırtına binerken, enflasyon bir vergi gibi çalışarak alım gücümüzü eritirken taleplerimizin hayata geçmesi için ortak ve birleşik mücadele programıyla seferber olmaktan başka çaremiz yok.
Ekonomik büyüme de sınıfsaldır. “Kimin için neye rağmen büyüdük?” sorularını sorduğumuz takdirde gerçeği görebiliriz. “Kişi başına düşen yıllık ortalama gelir” (KBG) dediğimiz şey, gerçeğin önüne çekilmiş bir perde işlevi görmektedir. Nedenini hemen açıklayalım. KBG (elimizde en güncel 2021 verileri var) 9 bin 528 dolardır. Fakat bu sayı pek bir şey ifade etmez, toplumu gruplara böldüğümüzde daha net bir resimle karşılaşırız. Toplumun en zengin yüzde 20’si için KBG 22 bin 867 dolardır. Geri kalan nüfusu da yoksulluk düzeyine göre yüzde 20’lik paylara bölersek KBG sırasıyla (2. yüzde 20’lik dilim için) 9 bin 995 dolar, (3. yüzde 20’lik dilim için) 7 bin 3 dolar, (4. yüzde 20’lik dilim için) 4 bin 954 dolar, (5. yüzde 20’lik dilim için) 2 bin 858 dolar olmaktadır. Yani nüfusun yüzde 80’i için KBG ortalaması 6 bin 193 dolar ederken zenginler için 22 bin 867 dolar etmektedir. Bu makas her geçen yıl açılmakta.
Şirket kârları, borsanın yükselişi, büyüme vesaire… Tüm bunlar sermaye grupları için var. Büyümenin cebimize yansıması için tek koşul mücadele etmek. 1 Nisan ve sonrası yaşamlarımızın ipotek altına daha fazla girmemesi ve yaşam koşullarımızın iyileştirilmesi için mücadele etmediğimiz her ay ekonomi büyüse bile yaşamanın bedeli çok daha fazla olacak. Sermayenin planına karşı işçilerin ortak mücadele hattını örelim.
Yorumlar kapalıdır.