Brezilya’nın asbestli gemisi niçin Aliağa’da sökülmemeli?

Brezilya donanmasına ait NAe São Paulo adlı savaş gemisinin Aliağa’da Sök Denizcilik tarafından sökülecek olması büyük bir tepki ile karşılandı. En büyük tepki, geminin barındırdığı iddia edilen yüzlerce ton asbest içeriğinden kaynaklandı. Bakanlık söküm izni verdiğini doğrularken firma ile beraber, ortada hiçbir sorunun olmadığını, geminin azıcık bir asbeste sahip olduğunu ifade eden inandırıcılıktan çok uzak açıklamalar yapmaktan da geri durmadı.

Sorunun sadece büyük değil, çok büyük olduğunu biliyor ve bölge halkının NAe São Paulo’nun sökümüne karşı verdiği mücadeleyi destekliyoruz. Şimdi birkaç madde halinde bu mücadelenin niçin önemli olduğunu anlatmaya çalışalım. Ancak her şeyden önce vurgulayalım; Saray rejimi Türkiye’yi bir ucuz emek cehennemine dönüştürüp zehirli madenler, asbest, orman ve kıyı talanları ile bir zehir cenneti haline getirerek bir avuç zenginin birikim modelini sürdürmeye çalışıyor. Sorunun temelinde bu yatarken Türkiye’de bu yıkımlardan beslenmeyen tek bir ultra zenginin olmadığını da vurgulamak gerekiyor. Bugün yaşam mücadelesi, emek mücadelesi ile hiç olmadığı kadar yakınlaşıp patronlardan ve onların tüm partilerinden ayrışan bir mücadele olarak karşımızda duruyor.

1) Asbest nedir?

Kanser yapıcılığı bilinene kadar asbest, granit kadar sert ve ipek kadar yumuşak yapısı ile büyülü bir mineral olarak tanınmaktaydı. Kumaştan yapı malzemelerine, sigara filtrelerinden pudralara, itfaiye kıyafetlerinden masa örtülerine kadar neredeyse her türlü kullanım alanına sahipti. Derken asbestin durduğu yerde bir zararı olmamasına rağmen parçalanıp solunması halinde 1 ila 99 yıl içerisinde kuşkuya yer bırakmayacak bir kesinlikte kansere yol açtığının keşfedilmesiyle kullanımı yasaklandı. Şimdi asbest sadece illegal olarak kullanılıyor ve eski yapıların içerisinde bulunduğu için bina yıkımlarında ciddi bir halk sağlığı sorununa işaret ediyor. TMMOB’nin 2018 yılı raporuna göre İstanbul’daki konutların dörtte birinde asbest bulunuyor. Dolayısıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bırakalım asbestli gemi sökümüne onay vermesine, ülke genelinde tüm yıkımlarda asbest kontrolünü sağlaması gerekirdi. Ancak bakanlığın tercihinin halk sağlığı değil, müteahhitlerin-ihracatçıların kârı olduğunu burada da görebiliyoruz.

2) Gemide asbest nerede bulunur?

Esnek, dayanıklı, yanmaz ve oldukça iyi bir ısı yalıtım malzemesi olan asbest gemilerin her yerinde bulunabilir. Geminin teknik aksamının büyük bir kısmında asbest bulunabiliyor. (Geminin sıcak hatları, yakıt hattı, seperatör hatları, boru ve vana contaları, yakıt tanklarının duvar yüzeyleri, yağ hatları, kazan duvar malzemeleri, fren balataları…) Bunun yanı sıra özellikle eski gemilerde geminin yaşam mahallerinde de asbest mevcut. Tavan, duvar, yer malzemesi, tuvalet ve banyolardaki fayans ve derzler, makine kontrol odasının kapıları da asbest barındırabiliyor. Sökülüp toz halinde havaya karıştığında kesin kanser sonucu doğuran bu mineral, özellikle eski gemilerde geniş bir kullanım alanına sahip. Dolayısıyla asbest barındıran bir geminin sökümü ekstra bir çevre ve halk sağlığı sorunu olarak karşımızda duruyor. NAe São Paulo uçak gemisi üzerinden bakacak olursak da eski bir geminin asbest kısıtlamalarının daha az olmasından ötürü daha fazla asbeste sahip olabileceği gibi, donanmaya ait olduğu için de asbeste dair kısıtlamaların dışında kaldığı korkutucu gerçeğini de anımsamak gerekiyor.

3) Güvenli bir asbest sökümü yapılabilir mi?

Teorik olarak evet. Asbestin bulunduğu her alanın kademeli olarak karantinaya alınması, atmosferle ilişkisinin kesilmesi ve söküm gerçekleşirken bölgedeki havanın EPA filtreli pompalarla havada hiç lif kalmayana kadar temizlenmesi gerekiyor. Ancak bu denli geniş bir asbest içeriği için bu yöntemi uygulamak kolay olmayabilir. Böylesi bir durumda asbestli gemilerin karaya çıkarılıp, tamamını içerisine alıp havayla temasını kesecek büyüklükte bir seranın kurulması gerekiyor. Söküm kesinlikle asbest söküm uzmanı önderliğinde eğitimli ve ekipman donanımlı asbest söküm çalışanları ile gerçekleştirilmeli. Söküm sırasında seranın içine pompalar kurarak içerideki kirli havanın çekilmesi gibi büyük bir maliyete de katlanılmalı… Söküm sürecinin ayrıntılarına boğmadan kabaca burada bırakacak olursak, koca savaş gemisindeki asbest söküm işleminin sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için Aliağa’da 300 metrelik bir seranın kurulup hava pompalarının çalıştırılması ve tüm işlemin doğru bir personelle yapılması gerekiyor. Tüm bunların ciddi bir maliyet olduğunu düşünürsek de firmanın bunu yapmayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Öyle ki bakanlık da “gerekeni yapacağız” sözünün arkasına sığınarak bu yasal zorunlulukları açıkça sıralamaktan dahi imtina ediyor.

4) Aliağa’da asbest nasıl sökülüyor?

Aliağa’da asbest sökümü gerçekleştiriliyor ancak bugüne değin yukarıda saydığımız sera alanını gösteren bir bulguya ulaşamadım. Hatta geçtiğimiz şubat ayında iş bırakan Aliağa işçileri o dönemde bize tedbirlerin son derecede yetersiz olduğunu, hatta sökülen asbestlerin doğrudan denize bırakıldığını dahi ifade etmişlerdi.

Asbestin bir başka problemi de bertaraf edilememesi. Asbestin tutuşma sıcaklığı çok yüksek olduğu için, eldeki fırınlar bunu karşılayamıyor. Dolayısıyla yapılardan kazılarak sökülen asbestin sonsuza dek dokunulmayacak bir yere gömülmesi gerekiyor! Halihazırda eski yapı stokundan kaynaklı olarak ciddi bir asbest sorunu ile karşı karşıya olan Türkiye’nin dışarıdan asbesti alarak bir de ona toprağın altında sürekli depolanacak yeni alan yaratması da ayrıca katlanılmaması gereken bir durum. Olması gereken, asbestle mücadelede her ülkenin kendi asbest envanterini (nerede ne kadar asbestin bulunduğunu anlatan raporlar) çıkarıp bunlarla ilgili bir planlama yapmasıdır.

Atlamadan geçmeyelim, bir işin nasıl yapılacağı işçilerin nasıl çalıştığına bakarak fazla söze gerek bırakmaksızın açıklanabilir. İSİG Meclisi’nin “Aliağa İş Cinayetleri Raporu” 2013-2022 yılları arasında Aliağa’da en az 97 işçinin hayatını kaybettiğini belgeliyor. Her yıl, 10 işçiyi ölümlü bir kaza ile katleden bir çalışma rejiminin asbest bombası ile önümüzdeki onlarca yıl binlerce insanı katledeceğini ve çevreye geri dönüşü olmayan zararlar vereceğini düşünmek hiç de akıldışı değil.

5) NAe São Paulo ve bakanlığın araştırması

NAe São Paulo uçak gemisinin ikizi olarak tanımlanan (yani birebir aynı şekilde yapılmış olan) Clemenceau adlı uçak gemisinin söküm öncesi hazırlanan raporunda gemide 760 ton asbest bulunduğu belirtilmiş. Bakan Kurum ise bu verinin abartı olduğunu ve asbest miktarının 9 ton olduğunu ifade ediyor. Ancak bunu sadece söylüyor, yani elde ne bir belge var ne de analizi yapan kurumun adı, çalışma raporu vb.ne ulaşılabiliyor. TTB’nin bakanlığa “…son 5 yılda tehlikeli atık barındıran 714 geminin sökümünde uluslararası kurallara uyulduğuna dair raporları açıklar mısınız?” sorusu, sorunun ne kadar derin olduğuna işaret ediyor.

Sonuç olarak bugüne değin yapılan sökümlere güven olamayacağı gibi devasa bir asbest içeriği olan NAe São Paulo’nun yalnızca kâr odaklı bir yaklaşımla sökülmesine dair tüm güvensizlikleri de haklı görmeliyiz. Bakanlık doğru bilgilendirme yapmadığı gibi, ölüm saçacak bir zehir bombasının başta sökümde çalışacak işçiler olmak üzere tüm Ege halkının solumasına müsaade etmek istiyor. Bu noktada asbestin çok hafif bir malzeme olduğunu ve rüzgâr yolu ile kolaylıkla kilometrelerce taşınabileceğini de belirtmeyi atlamayalım.

6) Asbest içeren bir geminin yurtdışından getirilerek sökülmesi yasal mı?

Bu soru yoruma açık bir soru olarak görülse de aslında değil. Bakanlığın yaptığı şey asbest içeren bir gemiyi sökülmesi için Türkiye’ye getirmekse, meseleyi bir atık bertaraf süreci, sınır ötesi olmasından ötürü de atık ithalatı olarak değerlendirmemiz gerekir.

Türkiye’nin de imzacısı olduğu 28.12.1993 tarihli uluslararası “Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınım ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi” uyarınca asbest içerikli atıkların uluslararası taşınımı yasaklanıyor. Dahası, Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların İthalat Denetimi Tebliği’nde de asbestli ürünler ithali kesin olarak yasak atıkların içerisinde geçiyor.

Durum açıkça ulusal ve uluslararası burjuva yasalarına aykırı iken hükümet nasıl bu kadar rahat davranabiliyor? Aslında AKP 20 yılda çok şeyi değiştirdiğini iddia etse de 90’lı yılların koalisyon hükümetlerindeki büyüklerinden aldığı kötü dersleri uygulamaktan geri durmuyor. Çernobil sonrası radyasyonlu çayı-fındığı halka satmak için basın önünde radyasyonlu çay içen bakanları taklit ediyorlar. Daha rahat olabilseler “gemide asbest yok, olsa da sorun yok” diyecekler.

7) Gemi sökümünün diğer zararları

Gündeme asbest gibi son derecede kanserojen bir madde üzerinden gelen gemi sökümünün tek sorunlu yanı aslında bu değil. Gemi dediğimiz şeyin nihayetinde tuzlu suyun içerisinde durduğunu ve tuzlu sudan etkilenmemesi, paslanma-aşınmaya karşı dayanıklı olabilmesi için çok sayıda tehlikeli kimyasallarla donatıldığını da anımsamalıyız. Çeşitli zehirli maddeler, ağır metaller, boyalar, gazlar geminin dayanıklılığını artırmak için geminin her bir yanında kullanılıyor. Korozyonun engellemesi için denize temas eden bölgede zehirli boyalar var. Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün gemilerdeki tehlikeli madde envanterine göre gemi duman dedektörlerinde radyoaktif malzeme olabiliyor, soğutucu odalar ve soğutucu hatlarında yasak gazlar bulunabiliyor, elektrik kablolarında dahi zararlı kimyasallar bulunabiliyor. Güverte boyaları, makine daireleri, zemin ve hatta bazen duvarlar dahi ağır metal içerikli olabiliyor. Bu tehlikeli maddeler gemi sökümü sırasında emekçilerin sağlığını tehlikeye attığı gibi, söküm sırasında toprağa ve suya da karışabiliyor.

Sonuç olarak Türkiye’de yalnızca kâr elde etmek için yapılan gemi sökümü emekçileri kazalar, maruz kaldıkları kimyasallar vb. ile ölüme ve kalıcı sakatlığa sürüklerken geri dönüşü olmayan bir ekolojik yıkım da yaratıyor. Bu sebeple gemi söküm işlemi gibi emekçilere ve doğaya büyük zarar veren bir alanın kesinlikle kamulaştırılarak işçi denetiminde işlemesi, bu yolla tüm tedbirlerin alınması gerekiyor.

8) Gemi sökümünde niçin Türkiye tercih ediliyor?

Aslında bu soru en basit olanı. Hükümetin kur politikası, çevre sorunlarına karşı denetimsizliği dünyadaki tüm emek ve doğa düşmanlarının Türkiye’de iş yapma iştahlarını kabartıyor.

Aliağa’da NAe São Paulo gemisinin sökümünün durdurulması için verilen bu mücadele aslında küresel kapitalizmin ve Türkiye hükümetinin birikim modeline dokunuyor. Bu mücadelenin insan onuruna yaraşır bir ücret için mücadele eden Aliağa işçileri ile birleşme ihtimali, çıkışın nerede olduğunu gözler önüne seriyor.

Yorumlar kapalıdır.